27 Ağustos 2010 Cuma

Fenerbahçe 1-0 PAOK (1-1):

Alex!

1-0’ın rövanşında şanssız bir şekilde elendi F.Bahçe. Yine bir türlü atılamayan “gol” tüm planları tüm geceyi alt-üst etti.

İlk yarı

F.Bahçe’nin tempoyu yükseltemediği, üretken olamadığı, rakibine üstünlük kuramadığı bir 45 dakika olarak heba oldu. Niang ve Stoch ile gelen iki şut dışında elle tutulur bir yanı yoktu F.Bahçe’nin. Bazı komik hatalar, Andre Santos’un oyuna kötü başlaması. Yine topu ayağında tutan oyuncuya kendini göstermeyen, topu almaya istekli olmayan futbolcular, gelmeyen destek. Değişim yazısında belirttiğimiz gibi bunu takımda layıkıyla yapan oyuncular Emre, Stoch, Niang, Gökhan Gönül. Cristian Baroni bir maçı daha insiyafit almadan yürüyerek bitirdi. Kendisine üçüncü stoper ol direktifi verildiyse diyecek bir şey yok.

İkinci Yarı


Tempoyu yükselten, oynama isteği, konsantresi artan oyuncular bambaşka bir görüntü çizdiler özellikle ilk yarım saat. Takımın arzulu görüntüsü taraftarın da ateşlenmesine sebep oldu. Yalnız hücumda tam olarak ne yapacağını bilmez gibiydi futbolcular. Futbolda olaylar çoğunlukla spontane gelişir, fakat bazı şeyler planlıdır veya bazı spontane durumlar planların üzerinden gelişir. Geriye çekilen rakip defansı karşısında topu ayağına alan Emre, Baroni, Mehmet Topuz çoğunlukla ne yapacağını bilmez haldeydi. Tabi mecburen (ve normal olarak) oyun sürekli kanatlara taşındı. İki bekimiz de çok kötü ortalar çıkardılar maç boyunca. Takımın sağlıklı ataklar üretebilmesi için çok çalışması gerekiyor. İlk Young Boys maçında gelen goller aslında bu konuda çok ümit vermişti bize. Benzerini Antalya’da gördük. Süreklilik için ne gerekli acaba?

“Tek” forvetimiz.

Forvetin adı ne olursa olsun bu takımda en çok pozisyona giren oyuncu Alex olacaktır. Stoperlerin gözetimi arasında kalan birinin sürpriz koşu yapması muhtemel değil. F.Bahçe’nin hücum organizasyonlarında Niang ya da adı her ne olursa olsun forvet, bir duvar pası mekanizması hatta bir oyun kurucu olarak kullanılıyor. Öne çıkıp kendini gösteren Niang, kanatlara kaçıp top almak isteyen Niang. Bu esnada oyun kurucumuz nerede dersiniz? Bu sezonu Alex 15, Niang 7-8 golle falan kapatırsa kimse şaşırmasın.

Taraftar

Bütün yükün taraftara yüklenmesine kesinlikle karşı çıkan biriyim. Taraftar alsın, taraftar destek olsun, taraftar sabretsin. Bu konuya başka bir zaman değiniriz. Yalnız taraftarın da oyuncuda, yönetimde, teknik direktörde hata bulduğu gibi kendini de kontrol etmesi lazım. Stadı doldurmuş onca insanın rakibi, oyunu, hakemi baskı altına almakda büyük zaafiyetleri var. Fenerbahçe korner kazanıyor, duran top kazanıyor ateşliyici olmak, penaltı kazanılmışçasına rakibin moralini bozmak yerine gruplar Migros tribüne “Fenerbahçem benim biricik sevgilim” marşını söyletmeye çalışıyor. Oysa yaptığımız iyi bir pasta bile oyunculara alkışlarla destek vermek gerekir. Ama maça kıçını dönmüş adamların yönlendirdiği kitleler haliyle maçtan kopuk alakasız marşları ısrarlı bir şekilde 90 dakika söyleyip duruyor.

Daha vahim olan maçın içersinde sahaya sürekli maddeler atıldığı gibi golden sonra moralman çöken taraftarın özellikle uzatmanın ikinci yarısını heba etmesiydi. Rakibin istediği zaten oyunun mümkün olduğunca durması ve soğuması onlara gerek kalmadan taraftar bu işi gördü. Belki bir futbol mucizesi olacak 15 dakikada? Bunu kimse bilemez ve kimse engelleyemez. Taraftarın homurtusunu, sahaya attıklarını gören F.Bahçe’li futbolcular iyice moralsizlenerek kaybetmeyi kabul ederek geçirdiler koskoca 15 dakikayı. Yazık.

Basın!


Ne oluyor yahu? Takım çok mu kötü oynadı, elinden geleni yapmakta eksiklik mi gösterdi? İnanılmaz provakatif şeyler yazılıyor, söyleniyor. İnanamıyorum bu kadar kalitesizliklik, bayağılık. NTVSpor gibi bir medya bile cümleye “Tottenham’dan 4 yiyen Young Boys’a elenen F.Bahçe…” diye başlıyor internetten. Bu bir kıstas mıdır yani? O Young Boys üç attı ilk maç ne oldu o zaman F.Bahçe’nin değer mi yükseldi? O kadar iğrenç yazılar, o kadar iğrenç yorumlar var ki. PAOK’u Ofk Belgrad ile karıştırmaya gerek yok. Yunanistan ikincisi olarka çıktılar karşımıza. Oynandı ve uzatmalarda kaybedildi. Ercan Taner gibi “Aykut Kocaman’ın yüzde kaç kredisi kaldı sizce” gibi nahoş sorular sormaya gerek yok…

3 yorum:

intune dedi ki...

Tottenham elenmedi.
Kendini göstermesi gereken maçta 4 attı, hiç yemedi.

Fenerbahçe elendi.
Kendini göstermesi gereken maçta yenildi. Daha da gol yiyebilirdi ama atamazdı.

Önüne kazanman gereken o maç çıktığında oynadığın oyun buysa savunulacak tarafın da yoktur. Aykut başarısız oldu. Şunu bi söyle bence bak iyi gelecek sana da...
Fener ondan sonra ister ekimden sonra düzelsin ister......

Erdem dedi ki...

Başarısızlığın başındaki adam Aykut gibi gözükse de ben ona yüklemiyorum. Ben bu takımın bir sezonluk Zico zamanı hariç "sürekli iyi" futbol oynadığını hatırlamıyorum. Bir var üç yok. Hocalar değişti ama iskelet kadro yerinde. O iskeleti kırmadan birşey değişeceğine inanmıyorum.

intune dedi ki...

Son maçta elindeki şampiyonluğu kaçırdı Fenerbahçe. Bütün Türkiye başkanın açıklamasını bekledi günlerce. TV'dan canlı yayınlanan ve milletin can kulağıyla dinlediği bir basın toplantısı yaptı Aziz Yıldırım. Sonra da bütün ülkeye Rüştü'nün rakip takımın kalecisine attığı mesajı ve kendisinin basın ile anlaşmazlıklarını falan anlattı. Adamın trilyon doları falan var. Fenerbahçe başkanı olmuş. Rüştü mesaj atmasın diye canlı yayında basın açıklaması yapıyor. Aykut bu iskeleti kırarsa banko cumhurbaşkanı adayım olur. Uçurur memleketi...