15 Eylül 2010 Çarşamba

Valencia'yı Kıskanmak


Türkiye şampiyonu ile İspanya lig üçüncüsü karşı karşıya geldi dün akşam. Herhangi bir Türkiye şampiyonu ile Valencia ne zaman karşılaşsa güç dengesi en fazla %50-50’ye dayanır. Bunu da bir eziklik olarak addetmeyin, Valencia gibi bir takım dünyanın her takımı için ciddiye alınacak bir rakiptir. Önemli bazı yıldızların satılmış olması, as kadronun nispeten sahada yer almaması da çok farkeden bir şey değil. O futbolcular Valencia formasının verdiği özgüvenle çıktılar sahaya. Bursa ise bu arenada ilk kez yer almanın, Avrupa maceralarına alışkın olmayan bir takımın ürkekliği, şaşkınlığı ve heyecanıyla sahadaydı.

Avrupa arenasında zaman zaman parlayan Türk takımları senelerdir istikrarlı bir başarı gösteremediler. Bu sene üç büyük takımımız ön eleme aşamasında veda etti kupalara. Kendi liginde aslan kesilen takımlar Avrupa’da saçma sapan skorlar alıp geri döndüler sürekli. Milli takım bile zaman zaman kazandığı başarıların yanında başarısızlık hanesi daha kuvvetli bir karneyle döndü her zaman. Kendimizi olduğumuzdan daha güçlü zannederek bu arenaya çıktığımız müddetçe kaybeden taraf biz olacağız. A.Madrid rakibimiz olduğunda hiç maç kazanamadılar, Lille rakibimiz olduğunda kasaba takımı demeyeceğiz. Young Boys’un kadrosunun euro cinsinden değerine takılmayacağız. Avrupa şampiyonası elemelerinde ikincilik Milli takım için başarı değildir demeyeceğiz. Kargaya yavrusu kuzgun görünür misali değerini kendimiz biçtiğimiz futbol gücümüzle değil, arenalarda elde ettiğimiz başarıların gücüyle saha çıkacağız. Ve evvela başarıyı gerçekten isteyeceğiz, altıüstü iki transfer yapıp UEFA şampiyonluğu “parolasıyla” oynamayacağız. Belki o zaman bir şeyler değişebilir.

Dün gece ispanyol kulüpleri 9 gol attılar toplamda. Valencia yorulmadan, belki pozisyon vermeden döndü evine. Futbollarını izleyip imrendik, futbolcularına bakıp nereden buluyorlar bu adamları dedik bir kez daha. Ama artık bu son olsun.




Hiç yorum yok: