11 Eylül 2010 Cumartesi

Bursa Efekti

bursa - eskişehir 2-1

Geçen sezon Bursaspor’un şampiyonluğu her ne kadar büyük ve önemli bir olay olsa da; ünvan, Fenerbahçe’nin karşısında birleşen büyüklerin yaygarası ile bir süre kutlandıktan sonra en kısa yoldan (transer sezonu ile) İstanbul’a geri döndü. Medya “büyük bir olay” yorumundan öteye gidemedi Bursaspor’un şampiyonluğu için. Cümleler böyle başladı ve bir çırpıda bitti. Bu sektörün can damarı rating. Ve Bursaspor bir şehir takımı, umuma yayılması şu günde sözkonusu değil. Trabzonspor’u büyük yapan kazandığı şampiyonluklarla beraber hemen hemen her ilde (ya da çoğunlukla büyük illerimizde) hatırı sayılır bir taraftar kitlesine sahip olmasıdır. Özetle, görünen o ki şimdilik Bursa ya da harici bir takımın şampiyonluğu kamuoyu için ancak bir başka “büyük” takımı engellediği sürece anlamlı, diğer sürelerde değil.

Normal şartlarda sosyo-ekonomik anlamda yeterince güçlü olmayan futbol takımlarının sürpriz başarılara imza atan kadrolarını korumaları olduça zordur. Ancak Bursaspor “sürpriz başarı” çıtasını en yükseğe yani şampiyonluğa taşıyarak kadrosunu korumayı başardı. Görünür sebep olarak gözüken yüksek bonservis bedellerinin arkasında bu haklı neden var. Ve bu haklı neden kimsenin kalbi kırılmadan kadronun korunabilmesine yol açtı. Muhtemeldir ki şampiyonluk potasından uzak geçecek ilk sezonda Bursaspor kadrosundan önemli oyuncular için İstanbul serüveninin kapıları açılacaktır.

Tahmin edilmeyen bu başarı ile birlikte süper ligin birçok ekibinin iştahı kabardı. Yaratılan bu suni şampiyonluk havası ligin kümede kalmaya oynayan ve şampiyonluğa oynayan takımlar şeklinde ikiye bölünmesine neden oldu. Birçok takımın şampiyonluğu hedeflemesinin ligin kalitesini arttıracağı muhtemeldir ama bu hedefler gerçekçi olduğu müddetçe geçerli. Sezon öncesi tek bir galibiyet dahi alınmadan birkaç transferle “şampiyonluğa oynayacak kadro kurduk” iddiası beklentileri lüzumsuz yere yükseltecek, alınacak birkaç kötü skorla taraftarın homurdanmasına ve takımlarına ilgilerini kaybetmelerine yol açacaktır. Nitekim ligin ilk üç haftasında şampiyonluğa oynamanın öyle kolay olmadığı ortaya çıkmıştır sanıyorum.

Bursaspor – Eskişehir

İlk üç haftayı galibiyetle kapamak Bursaspor üstündeki acaba sorularını bir süreliğine rafa kaldırdı. Şampiyonlar ligi arenası da düşünülerek sezona birçok transferle başlayan Bursa ilk üç haftada özellikle yabancılarının tümünü kullanmadan sadece geçen seneden güçsüz kalan bölgelere yeni transferlerini monte ettiler. Bununla birlikte Ertuğrul Sağlam için oyuna müdahele edebilmek adına zengin bir yedek kulübesi oluşturuldu.

Bursa daha çok hızlı oynamaya, kontra atak futboluna uygun bir takım. Takımın oyun merkezini geriye çekerek hızlı ileri uç adamlarıyla sonuca gitmeyi iyi beceriyorlar. Çok iyi pas yapan bir takım değiller, topu ayaklarında tutmakta ya da topa sahip oldukları anlarda yaratıcı olmakta çok usta değiller.  Buna karşı geçen sezondan farklı olarak şampiyon takımı bekleyen, kapanan ve bir puana oynayan rakiplerle boğuşma sorununu yaptıkları transferle bir ölçüde çözdüler. Eskişehir maçında ilkonbirde sahaya çıkan Insua oyun zekası ve tekniği ile kapanmaya çalışan takımlar karşısında büyük bir güç. Geçen sene Battalla ile yapabildiklerini bu sene daha nitelikli bir oyuncu olan Insua ile ileri taşıyabilirler. Oyun sıkıştığında ve rakip kapandığında çaresizce yetenek özürlü Iglesias’ı oyuna sürmek zorunda kalan Ertuğrul hoca için bu sene daha kaliteli alternatifler var. Eskişehir maçında skor dezavantajını lehine çevirmek için geçen sezondan farklı olarak bu sene artık oyuna Nunez gibi bir oyuncu giriyor. Orta sahada teknik kapasiteyi yükseltmek veya Hüseyin’e ara sıra nefes aldıkmak adına Ergic-Svensson ikilisini kullanabilecekler. Svensson Türkiye’ye ayak uydurabilirse bakarsınız yerli Cristian Poulsen olabilir.

Insua’nın akıl dolu oyunu Sercan’ın bencilliğine takılınca öne geçip oyunu kontra atağa uygun haline getirme fırsatını kaçırda Bursa. Eskişehir’in üç sakatlık yaşaması zaten her an gol yemeye müsait yapılarını iyice bozdu. Buna karşın Bursa üretken olmakta zorlandı, hücum hattının Insua ile yeterince anlaşamadığını gördük. Nunez değişikliği ile gelen ilk gol ve en iyi yaptıkları şey olan hızlı atak ile gelen ikinci gol Eskişehirspor’un bir maçtan daha hüsranla ayrılmasına neden oldu. Eskişehir iyi bir takım gibi gözükmesinin yanında çok yetersiz bir takım. Yeni transfer Pele oyun içinde sıklıkla boy gösterse de teknik açıdan takımı taşımaktan çok uzak. Jaycee de teknik açıdan aynı derecede yetersiz. Boş alan futbolcusu izlenimi verse bile top sürerken bile “balta” etkisi bırakıyor bende. Sezer orta sahayı teknik yönden biraz toparlıyor ve onun  Tello ile pozitif etkisi Pele’nin verimsiz ama mücadeleci yapısıyla birleşince Eskişehir’e güç katıyor. İkinci yarı zaten hasta olan Sezer’in oyundan çıkışı oyunun dengelerini değiştiren en önemli etkenlerden biri oldu bu yüzden.

Beklendiği gibi zor geçen ama yine Bursa galibiyetiyle sonlanan bir maç oldu. Görünen o Süper Lig şampiyonluğu Bursaspor’un ikinci sezonda taşıyamakta zorlanacağı bir yük olmamış. Bunu başarıyla atlatan Bursa’nın atlatması gereken ikinci engel Şampiyonlar Ligi olacak. Eğer Şampiyonlar Ligi baskısı ve zorluğu da atlatılabilirse Bursa bu sezon yeniden şampiyonluk yarışında olacak gibi duruyor.




Hiç yorum yok: