7 Eylül 2010 Salı

Belçika’yı Beklerken



Tarih tekerrürden ibaret gerçekten. Geçtiğimiz Dünya Kupası elemelerinde Ermenistan gibi kolay bir rakibi yenip ikinci maçta evimizde Şükrü Saraçoğlu stadında Belçika ile karşılaşmıştık. Bugün Kazakistan galibiyeti sonrası yine Kadıköy’de Belçika ile oynuyoruz. O maç 1-1 bitmişti bakalım bu sefer ne olacak?

Karar verin Belçika iyi mi kötü mü?


Bizde rakibi aşağılama ve küçümseme bir hastalık. Aslında acınacak halimize gülmek yaptığımız. Katıldığı turnuvalarda başarılı olan ama turnuvalara katılmakta başarısız olan bir milli takım, Avrupa düzeyinde 5 senede bir çeyrek final gören kulüp takımları. Çoğu zaman ön elemelerde, ilk turlarda edilen vedalar. Ama bu yenilgiler kendimizi dev aynasında görmemizi engellemiyor. Kendine güvenmek ile kendini büyük görmek arasında açık farklar vardır. Bunu idrak edebildiğimiz zaman Avrupa’nın düşük seviyeli takımlarına yenilmekten, puan kaybetmekten kurtulacağız.

Grupta Almanya’nın birinciliğine bizim kamuoyumuz da kesin gözüyle bakıyor. Büyük bir sürpriz olmadıkça Almanya’nın ilk sırayı almaması zor. Geriye şamiyonaya giden yolda ikincilik kalıyor. İkincilik için grupta iki ciddi rakibimiz var Belçika ve Avusturya. Belçika bu ikiliden önde olanı. Yani rakibimiz Belçika. Belçika’nın yeniden yapılandırılmasını, genç kadrosunu, Avrupa’nın önemli liglerde oynayan futbolcularını artık hesaba katmaya gerek yok. İkincilikte rakibimiz olarak görüyoruz çünkü iyiler. Tartışma benim için burada bitiyor.

Almanya maçında forvette görevlendirilmiş Lukaku hariç bütün takım topun arkasında durarak müdafaa yaptı. Bu oyun stilinin Almanya merkezli bir tercih olduğunu sanıyorum. Hiddink’in tahmin ettiği gibi defans yapmaları muhtemel ama Almanya maçı kadar değil.  Topa sahip oldukları dakikalarda etkili olduklarını gördük. Pas yaparak geldikleri Alman kalesinde 2 kere ince ofsayta yakalandılar. Topa sahip olduğunda kesinlikle boşlanacak bir takım değil.  Hücum merkezleri daha çok sol çizgide oynayan Hazard gibi duruyor.

Dün ve Bugün


9 Eylül 2008 günü Fatih Terim Belçika maçı öncesi basın toplantısında 2C’yi takıma oturttuklarını söyledi. Coşku ve Cesaret. Terim’in coşkulu ve cesur kadrosu&futbolu 2010 Dünya Kupası elemelerinde hezimete uğradı. Gerçekten de F.Terim’in coşkudan başka bir etkisini göremedik şimdiye kadar. Euro 2008’de alınan yarı final de buna dahil olmak üzere. Selefi Hiddink Belçika maçı için kontrollü saldırıdan bahsediyor. Önceki açıklamalarında da atak oynamayı seven bir takım olduğumuzu fakat modern futbolda atak oynarken iyi defans yapmanın gerekliliğini de vurgulamıştı. Disiplin yönü ağır basan oyuncuların yaratıcı yönlerini ortaya çıkaran bir tarz geliştireceğiz demişti. İzleyip göreceğiz.

10 Eylül 2008 günü Belçika karşısına şu onbirle çıkmıştık:

1.  VOLKAN DEMİREL( FENERBAHÇE )
2. SERVET ÇETİN( GALATASARAY A.Ş. )
3. ÇAĞLAR BİRİNCİ( DENİZLİSPOR )
4. GÖKHAN ZAN( BEŞİKTAŞ A.Ş. )
5. EMRE BELÖZOĞLU( FENERBAHÇE )
6. GÖKHAN GÖNÜL( FENERBAHÇE )
7. ARDA TURAN( GALATASARAY A.Ş. )
8. MEHMET TOPAL( GALATASARAY A.Ş. )
9. SEMİH ŞENTÜRK( FENERBAHÇE )
10. TUNCAY ŞANLI( MIDDLESBROUGH )
11. KAZIM KAZIM( FENERBAHÇE )

Hakan Balta ve Aurelio ve Hamit sakat oldukları için oynayamadılar. Hakan Balta bugün de sakat. Yerine İsmail Köybaşı oynayacak. Bugün Volkan yerine Onur var. Yani bugün oynayacak onbirle dün oynamış onbir arasında eksiklerin olmadığı düşünsek Semih-Nihat farkı var bir tek. Muhtemelen Nihat o zaman sakatlığı yüzünden yer almamıştır milli takımda. Terim’in 2C’sine karşı Hiddink’in Kontrollü Atak’ı. Şartlar eşit değil ama benzer. Kazanan Türkiye olsun.




Hiç yorum yok: