7 Kasım 2010 Pazar

Fenerbahçe 4-2 Ekişehir: Olmaya devlet cihanda topla oynayan Alex gibi!


Fenerbahçe kimilerine göre “zorluk derecesi düşük” maçlardan birini daha bol gollü ve güzel futbolla kazandı. Zaten F.Bahçe futbol takımı puan kaybettiği 5 maçtan sadece G.Saray ve Kayseri maçlarını oyun ve pozisyon olarak kısır bir değerde tamamlamıştı. Bu bakımdan F.Bahçe’nin bu sene pozisyon bulmak ve gol üretmekte rakiplerine göre daha başarılı olduğunu söyleyebiliriz. Hatta kendine göre bile daha başarılı! Özellikle geçen sezon yokluğu hafızalara kazınan, belki Zico döneminden beri özlenen bir şeydi gol ve pozisyon zenginliği. (O zaman hızlı oynamazdık o ayrı mesele) Bu yüzdendir ki Konya deplasmanından alınan 4-1’lik skor sonrası yazı başlığımızı Daum’un kirleri temizlendi artık diye atmıştık.

Neler oldu?


Evvela Aykut Kocaman geldi :) İşe bunu kabul ederek başlamamız gerekiyor. Hızlı oynamak, bol gollü galibiyetler, topa sahip olma, pas becerisi sayın Aykut Kocaman’ın vaatleri arasındaydı. Bu vaatlerin ulaştığı nokta henüz herkesi tam manasıyla tatmin etmemiş olabilir, fakat bu meziyetlerden örnekler sunuldu bugüne kadar. Eğer sezon başından beri telaffuz ettiğimiz “değişim” hayata geçecekse bu zaten 11 haftada olgun meyve verecek kolaylıkta bir kavram değildir. Belki her şeyin yerli yerine oturması gelecek sezonla birlikte başlayacak. Örneğin sezon sonunda Alex’in takımdan ayrılması değişimin en sancılı fakat en köklü adımı olacaktır. Onu o zaman, o şartlar altında değerlendiririz.

Olmaya devlet cihanda topla oynayan Alex gibi!

Erken gelen golden daha önemli bir işaret vardı dünkü karşılaşmanın başında. G.Saray karşılaşmasında grafiğe döktüğümüz, sezon başından bu yana Alex adına şikayet ettiğimiz bir gerçek Bursaspor ve özellikle Eskişehir maçlarında tarih oldu. Oyun kurmak için topu stoperlerden alan Emre’nin karşısına topu almak için kendini ilk gösteren oyuncuydu Alex.  Orta alanı boş bırakmadı, takımın forvetiyle birlikte orta sahadan kopuk beklediği pozisyonu terketti. Emre’den aldı, Cristian’dan aldı, Gökhan Gönül’den aldı. İkinci forvet gibi kendisini marke eden futbolcunun kucağında beklemektense oyun kurdu, oyunu açtı. Bu blogda dile getirdiğim, zaman zaman diğer bloglarda yorumcu olarak tartışmalara katıldığım şey buydu işte; oyunun hücum yönünde, topsuz alanda hareketli ve topla buluşmayı arzulayan bir Alex. Fenerbahçe’nin değil; bu sistemin, bu formasyonun ihtiyacıdır bu. Maçın hemen başında kendisini bu halde görünce inanın penaltı golünden daha fazla sevindim bir taraftar olarak.
Özellikle son iki hafta gözönüne alındığında F.Bahçe takımı için en kayda değer değişim budur. Şu nacizane yazımızda paragrafı hakedecek olay budur. Buradan sonra maç içinden notlarla devam edelim:

Fenerbahçe’nin kanat hücumlarında ilginç bir durum vardı dün gece. Sağ kanadın hücumcusu Gökhan Gönül, sol kanadın hücumcusu Stoch oldu. Mehmet Topuz’un yerleşmiş pozisyon anlayışının da etkisini hafife almayarak diyebiliriz ki Gökhan’ın bu bindirmeleri Topuz’u çizgiden daha içeri yerleştiriyor. Fakat aynı durumu Dia-Gökhan birlikteliğinde göremiyoruz. Bunun asli sebeplerinden biri de Dia’nın yerleşmiş pozisyon anlayışındandır. Dia oyun felsefesi olarak çizgiye paralel pozisyonundan ödün vermiyor. Böylece arkasında oynayan bekin onu aşarak çizgi boyunca bindirme yapması zorlaştığı gibi manasızlaşıyor da. Eğer bu ikilinin hücum varyasyonları uygun bir felsefeye oturtulmazsa Gökhan Gönül’ün bu tür bir performans göstermesi için Mehmet Topuz’la beraber oynamasını bekleyeceğiz. Gerçekten çok ilginç bir karar olacak. Ya Gökhan ya Dia :) Stoch, Dia’ya nispeten içeride oynamayı daha fazla seven bir karakterde olmasına rağmen dün daha fazla çizgiye yakın kalması Caner’in aynı oranda etkili olmamasının da sebeplerinden biridir.

Cristian dün nasıl oynadı ben karar veremedim? İyi miydi kötü müydü? Var mıydı yok muydu?

Yobo bendeki Lugano sevgisini aldı götürdü arkadaşlar. Adam baskı yese bile korkunç bir rahatlıkla (ya da çok sevdiğimiz ifadeyle tecrübesiyle!) topu saklıyor, kullanıyor. Kendisine atletik değil diyen Rıdvan Dilmen Yobo’yu koşarken bir daha izlesin. Kastettiği şey çeviklikse onu bilemeyeceğim.

Takım böyle oynarsa Semih atar, Niang atar, yarın öbür gün Güiza oynarsa o da atar. Tabi Niang takım böyle oynamazsa da atar, ya da atma ihtimali en yüksek oyuncudur o ayrı.

Bilica’yı ıslıklamak doğru değil, sonrasında alkışlayıp tezahürat yapmak da değil bence. İkisini de yapmayacaksın. Bu tepki aslında sadece hatalarından sebep değildir, bugüne kadar yaptığı centilmenlik dışı hareketlerin de bir tezahürüdür. Tez zamanda ayrılması gerekiyor, fakat yerine Türk stoper bulamıyorsunuz, sorun burda.

Bugün saat 16:00’da Lazio – Roma (TV8) ve 22:00’de Real Madrid – Atletico Madrid (NTVSpor) derbileri var. Hala duymamış olanlara duyrulur :)




2 yorum:

nassoi dedi ki...

Alex aslında bu orjinal futbolu budur efsanenin kötü performansının en büyük sebebi etrafında sürekli pas hatası yapanlar olmasıdır oyundan soğur,keyif almaz,bırakır her şeyden önce bu adam brezilyalı iş yapması için keyif alması lazım.

yedincisamuray dedi ki...

Bu Alex adamı kanser eder... Ya arkadaş bazen öyle bir futbol oynuyor ki daha önceki kızmalarımızdan utanıyoruz.
Bu maçta da şahaneydi.

Umarım böyle devam eder...
***
Bilica'yı ıslıklayanları anlamam mümkün değil...Anlamayacağım. Bu formayı giyiyorsa ve sahada mücadele ediyorsa saygı duyulmalı.
Biz her zaman futbolcuların öncelikle mücadelelerine baktık. Hata yapmalarına değil !
Hata yapabilirler.Ve kızılacak biri varsa o da Lugano'dur.
Bursa maçında yoktu.Antep maçında da yok !