Premier Lig açılışı yaptı. Güzel bir maç izleyeceğimi bilerek West Brom - Manchester United maçı için TV karşısına geçtim. Senelerce Liverpool ve bir dönem için yoğun Newcastle sevgisi beslemiş biri olarak; geçen sezon tavana vuran, fakat Chelsea şampiyonluğu ile biten bir önceki sezonda başlayan bir Man Utd sevgisi var artık bende. Vakti zamanında her sene şampiyon olmalarına, ligi domine etmelerine öyle öfkelenirdim ki! Semeriyle kuşamıyla eşek aynı eşek ama serde biraz olgunluk da var tabi. Artık kuru taraftarlık yükümü sırtımdan attım! (yalan...)
Alex Ferguson ile arttıralım bahsi. Mourinho falan mı demiştiniz? Morinyo boş adam değil ki bu kıyaslamalara adını yazdırabiliyor. Bir yandan öyle düşünüyor ve hakkını veriyor, bir yandan hareket tarzını tasvip etmediğim için onu sevmiyor ve ismini morinyo olarak yazarak ondan öcümü alıyorum! Veya Arsene Wenger diyecekler çıkacaktır. Mourinho kupa kazanmada, Wenger kulüp idaresinde örnek ve uç noktada tipler çünkü. Fakat ikisini toplayınca ancak bir Alex Ferguson ediyor. Dehşet bir adam. Öldüğü zaman nasıl Kemal Sunal için üzülmüşsem onun için de öyle üzüleceğim eminim! Gençlik aşısı da var, sıfırdan adam parlatma da var, rekor transfer ücretleri de var, kupa da, başarı da var. Çağa ayak uydurma, hatta bazen çağı bizzat meydana getirme de var.
Kendimi bildim bileli kemik gibi adamlardan kurulmuş orta sahaları severim. Benim orta saham muhtemelen İtalyan'lardan ya da Serie A'da oynayan tiplerden kurulu olur. Böyle adamların ÜÇ tanesini dizerim yan yana. Mesela Morinyolu Inter Cambiasso-Zanetti-Muntari üçlüsüyle oynardı bir ara, pek keyif alırdım. Futbol olarak değil belki ama kişisel tatmin olarak belki inlediğim bile olurdu! Çok sevdiğimiz FM-CM serilerinde de bu aşkımı sahaya hep yansıtmak istemişimdir. (Fakat o stilde hiç de başarılı olamadım!) Bu kadar lafı aslında 4-4-2'yi ezelden beri çok seven bir adam olmadığımı söylemek için ettim. Zaten Premier Lig benim için Seria A ve La Liga'dan sonra gelir. Modern futbol ayağına sinir bozucu bir çok maç izlersiniz. Fakat ambalajı öyle bir parlatır ki İngilizler, tadından yenmiyor gibi gelir. Halbuki acılığından yenmez o!
4-4-2 konusuna döneceğiz. Premier lig için atar yapalım bitaz. Alın işte açılış maçları birbirinden sıkıcı geçti. Aynı gıcık formasyonlarıyla dolu, her boku britanyanın beyefendileri tarafından zamanında kurgulanmış bir futbol oynanıyor Premier Lig'de. Biraz değiştiyse ilk el atan Wenger'dir. Elimin ve asabiyetimin ayarı biraz fazla kaçtı biliyorum ama abartılıyor a dostlar, abartılıyor! Mesela Tolunay Kafkas'ın kafasına sert bir cisim isabet etse G.Antep bir Fulham'dan fazla zevk verir inanın bana :)
Man Utd'a bakınca orda bi durmak gerekiyor. Geçtiğimiz sezon Barcelona için rakip olarak istediğim takımdı United. Arsenal küçük Barcelonaymış falan değil olay, Barca'nın Engılanya bölgesinden tek rakibi Man Utd olabilirdi, fakat Ferguson'u da kahreden bir biçimde olamadı. Bu saat gibi işleyen sistemin klasik 4-4-2 dizilişinde sahada yer aldığını görüyoruz. Diziliş manyağı olduğumu parantez dışında söylemeliyim. Ona göre göre değerlendirmenizi yapın ey okuyucu! Fakat dünyanın en iyi 4-4-2'sini Ferguson'ın takımı oynuyor. Rooney serbest rolde gözüküyor, orta ikili biraz alanına gömülmüş gözüküyor, hatta son maça bakıyorsun bekler pek ileri çıkamıyor gözüküyor. (Smalling irisi?) Rooney olmasa bu sistem işlemez diyorsun, Rooney yokken de tıkır tıkır maç kazanılıyor...
Ama Rooney bambaşka. Dünya tek vuruş üstadı. Hele bi de düzeltip vurma şansı varsa yandınız. West Brom savunması o şansı verdi mesela. Rooney de "ulan sol ayağım zayıftır benim aslında" demedi, yapıştırdı golünü. Sistemin çiçekler açmasının, gül bahçesine dönmesinin baş aktörü Rooney... Ama diyorum ya, onsuz da oynuyor bu takım. West Brom karşısında tamamen alıştığımız makine düzeninde gözükmediler, fakat maçın hemen başında gelen şiir niteliğindeki ilk gol, hiç bir şey değişmemiş biraz ısınsınlar yeter, dedirtti.
Orta sahada Anderson ve Cleverley ikilisi hiç Man Utd şanına yakışmadı. Şu aşamada Smalling de sağ bek oynamasın lütfen, gereksiz bir irilik var çocukta hücuma hiç katkısı yok. Rafael iyi ama bir "van der vaart" değil! :) Welbeck için de yanı hisleri dokuyorum kilim gibi. Yani yine abartmak istiyorum, leş bi kadro var aslında sahada. Çok sevdiğim Sneijder eğer gelirse bu takımn neresinde oynaycak onu kestirmiş değilim. Sneijder Rooney olacak, Rooney'de Berbatov mu (bu maç için Welbeck) acaba? Orta ikilide oynarsa orası yumuşattıkça yumuşatacak. Bekleyip göreceğiz Ferguson'ın ne yapacağını...
Başlığın hakkını son bi paragrafla iyice vermek lazım. İyi oynayan bir takım izlemek istiyorsanız, 4-4-2 alfabenizin ilk harfiyse, bütün yollar Manchester United'a çıkıyor. İyi oynayan aşamasını yaşamak için ben öyle yapıyorum. Man Utd hakkında yazmaya ve onları enine boyuna incelemeye devam edeceğiz.
Son sözler Liverpool için. Kenny bildiğiniz Britanya futbolu oynatıyor, sahaya bakınca Man Utd ile dizilişte bir fark göremiyorsunuz. Ama oyun aynı tadı vermiyor. Çok yetersiz bir futboldan sonra ilk maçında Sunderland ile 1-1 berabere kalarak başladı Liverpool. Bu takım ilk üç görecek mi merak ediyorum.
- Digiturk yorumcusu Mehmet Özkan'dan nefret ediyorum. Çok konuşuyor. Ona ayrıca belgelerle değinmeyi düşünüyorum.
- Blogun yazı üslubunu değiştirdim. Zamanında grafikler çizdik, öyle olmaz böyle olur dedik de ne oldu? Hem fazla zaman istiyor, hem zaman kaybı. Yazı biraz sulu veya dağınık geldiyse şans vermeye (kendinize!) devam edin. Hep beraber alışırız.
Herkese sevgiler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder