15 Ocak 2011 Cumartesi

Andre Santos ve özür dileme müessesi



Aykut Kocaman’a Andre Santos’un basına yaptığı açıklama sorulduğunda “Ben çok önemsemedim fakat birinin konuşması gerekiyorsa o Andre Santos olmalı, kendisine kapım açık” mealinde söylediği söz ile çileden çıktığımı belirterek başlayayım. Poker face’liğin anlamı yok, ortada bir sorun varsa alır karşına ne oluyor kardeşim? diye bir sorarsın. Hem hasmının hem kendi dertlerini ortaya koyar ve neler yapılabileceğine bir bakarsın. Bu takımın teknik direktörü olduğun gibi “sportif direktörü” olduğunu da unutmaman gerekir. Madem ünvanında bu iki soylu görevi birden taşıyorsun, o zaman teknik direktör olarak canının yandığı bir konuya sportif direktör olarak bakmalısın. Olur mu böyle saçma şey? Olmaz tabi ve olmadıda. Aykut Kocaman Santos’un adım atmasını bekledi ve beklediği adım onun hislerini açığa vurmasından sonra geldi.

Andre Santos bugün yaptığı açıklama ve dilediği özürde samimiyetini yargılayamayız. Tükürdüğünü mü yaladı, kıvırdı mı, kulüp mü bulamadı, gerçekten mi pişman oldu? Ben kötü düşüncelere prim vermeyip Santos’un yaptığı açıklamayı baz alıyor ve pişman oldu varsayıyorum. Zaten içinde bulunduğu şartlarda pişman olmaktan daha iyi yapılacak bir şey yok. Caner’in kısa sürede yaşattığı acılar sonrasında Aykut Kocaman’da aynı pişmanlıkla yaklaşacaktır olaya. İki gönül pişman olursa basın açıklaması seyran olur. Bundan sonra yapılacak şeyi bir süre önce yazdığımız Andre santos yazısından alıntıyla verelim:

“Aykut Kocaman Brezilyalı kıyımında Santos için özel bir parantez açmalı ve mutlaka onu kazanma yoluna gitmeli. Hiç değilse bu sezon sürekli ilkonbirde oynayarak  kendisini göstermesi için fırsat verilmeli. Santos da eğer daha iyi yerlere gelmeyi hayal ediyorsa bu harekete cevap verecektir. Bu durumdan Fenerbahçe futbol takımı da kasası da yarar görür.”


Alex ve piyasa yapmak

Fenerbahçe’li birine Alex’i anlatmak olmaz, Alex dersin ve geçersin. Fenerbahçe, onunla geçen bunca yıldan sonra; belki sezon başında zikredilen “değişim” felsefesinden, belki de artık futbol yaşının ilerlemesi nedeniyle Alex’le bir yol ayrımına geldi. Ben asla takımda Alex varsa gözü kapalı onbire onun adı yazılır zihniyetinden olmadım, defalarca karşı çıktım bu duruma. Alex’e ve yaptıklarına duyduğum sevgiye aynı oranda, F-Bahçe-Alex birlikteliğinden doğan madde bağımlısı ve kalıbı değiştirilemeyen futboldan bıkmışlığım var. Çünkü elinizde Alex varsa takım kuramazsınız, Alex’e göre takım kurarsınız. En özeti bu.

Kaptan Alex’in geçtiğimiz günlerde internet sitesinde yer alan bir açıklaması var. Transferiyle ilgili kendisiyle görüşülmediğini, bugüne kadar beklediğini fakat artık menajerlere talimat vereceğinden bahsediyor özetle. Alex’in bu yaşında iki ülkede piyasası var: Türkiye ve Brezilya. Türkiye içinde Fenerbahçe’den başka bir takımda oynamayacak kadar Fenerbahçe’li olduğuna inanıyorum ve inanılmaz saygım var bundan ötürü kendisine. İkinci ve en geçerli alternatifi Brezilya. Fenerbahçe ve Brezilya’da bir kulüp arasında kilometrelerce uzaklık kadar maaş farkı da olacak. Asıl mesele bu. Eğer gerçekten kapısına menajerler yığıldıysa kaptanın, tercihleri arasında gözeteceği en önemli fark bu olacaktır.

Fenerbahçe tarafına bakalım. Aykut Kocaman Alex’i istemiyor bana kalırsa. Elimizde net bir veri olmadığından söylediklerim tahminden öteye geçemeyecek bu yüzden. Aykut Kocaman adını verip uygulamasını bizden sakladığı (!) değişim modelinde en önemli mihenk taşı Alex’in ortadan kaldırılmasıdır. Bu oldukça mantıklı, çünkü Alex’le değişim söz konusu olamaz. İlk paragrafta özetini verdiğimiz gibi, Alex’le, Alex gibi oynarsınız. Bu bakımdan Alex biraz lükstür, ama bu lüksün karşılığını verir. Zaten ne oluyorsa bu karşılık vermedeki saygıdeğer ustalığından oluyor. Yönetim, Aykut Kocamanı göreve getirip değişim modeline sahip çıktığına göre (en son NTVSpor yayınında Şekip Mosturoğlu’nun açıklamaları buna işaret ediyor) bu konuda arada kalmış durumda. Aykut Kocaman tarafını seçip kendilerinin de beğendiği ve Fenerbahçe taraftarının arkasında durduğu Alex’i harcamak ya da Aykut Kocaman’ı harcamak. Ya da emrivaki ile orta yolu bularak Alex ve Kocaman’lı bir nafile yıl daha geçirmek. Kesinlikle nafile yahut “beyhude”. Burada Aykut Kocaman tarafının seçilmesi takımın ikinci yarıdaki peformansına endeksli. Aykut Kocaman şimdiye kadar Alex değişimi karşısında oldukça kan kaybetti, taraftarı da karşısına aldı üstelik. Eğer işler iyi gitseydi… Bambaşka bir pencere.

Yeniden Alex’in açıklamasına dönüp, kem gözlerle bakalım. Alex ne yapıyor sizce? İnsanların haberalma özgürlüğüne duyduğu saygıdan mı yapıldı bu açıklama? Hayır, Alex’in yaptığı şey piyasa yapmak. En azından bir sene daha burada kalmaya istekli olduğu çok açık. Paragöz biri mi değil mi bilemiyorum, hangi yargılarla burada kalmayı seçtiğini bilemem fakat insanlar “gurbette” para ve rahat bir yaşam arzusuyla bulunurlar. Genel beklenti budur. Onun da kulübe ilettiği maaş talebinden beklentisinin bu anlattığımızdan çok farklı olmadığını görebiliyoruz. Öyleyse kaptan Alex bu açıklama ile yönetimi taraftarın önüne atmış oldu. Taraftarın kendisine karşı beslediği sonsuz sevgiyi pazarlık gücü gibi kullanarak tertemiz bir açıklama ile yönetimin kucağına fünyeli topu bıraktı. Bu çıkış ile kulübün kararı zamana yayma arzusu baltalanmış oldu. Taratftarla karşı karşıya kalmamak adına yeni sözleşme için adımlar atılacak ya da kesin bir tavır konularak Alex’in blog-twitter ağlaşmalarından doğan tepki göğüslenecek. Yapabilirler mi? Yapmak istiyorlar mı? Bence ikinci soru. Yapabilmek için takıma Aykut KOCAMAN lazım, ama kendisini henüz gören olmadı…