31 Temmuz 2010 Cumartesi

İkinci transfer kim?

Akşam yazarı Alaattin Metin, Aziz Yıldırım'a yakın gazetecilerdendir. Gelişmeler konusunda son ana kadar dışarıya kuş uçurtmamayı felsefe edinmiş F.Bahçe yönetiminin haber kaynağı gibi görülebilir hatta. 22 Temmuz tarihinde köşesinde yayınlanan yazısında F.Bahçe'nin forvet transferi olarak Asamoah Gyan'ı göstermiş. Önemli olan bu haber değil. Önemli olan yazısında;

...Ve daha da önemlisi, bu üçlünün arasına çok ama çok ünlü bir yabancı daha alınacak. Bu konuda ciddi duyumlar almaya başladım.
şeklinde bir cümleye yer vermesi. Okuduğumda biraz şaşırdım açıkçası. Aykut Kocaman 3 transferden bahsediyordu ve ikisi gerçekleşti. Üçüncü forvet olacak orası belli. Ama Alaattin Metin ekstra bir yabancıdan üstelik mevki olarak belki de Alex'in yerinde oynayacak yeni birinden bahsediyor. Bugün Alaattin Metin'i doğrulayabilecek bir açıklama başkan Aziz Yıldırım'dan geldi. Fenerbahçe dergisi Ağustos sayısındaki yazısında başkan;

...Transfer çalışmalarımız devam ediyor. Transfer sezonu kapanmadan ihtiyacımız olan bölgelere yeni takviyeler yapacağız. Bu bağlamda bir ya da iki yabancı oyuncu transferimiz daha olacak.
şeklinde bir açıklama yaptı. Bu F.Bahçe'nin eğer forvet transferiyle sınırlı kalmak istemediğini açıkca gösteriyor. Henüz basına asparagas olarak bile yansımamış bir isimle ilgileniyor olabilirler. Alaattin Metin'in çok ama çok ünlü bir yabancı tabirini kullanması enteresan. Eğer doğru anlamışsam Alex'in mevkisine gelecek çok ama çok ünlü yabancı kim olabilir? Böyle bir transfer gerçekleşmese bile F.Bahçe'nin ilgi duyduğu bu assolist kim? Şimdilik bir şey söylemek mümkün değil. Hani insanın aklına Ronaldinho ismi geliyor ama...

*Taptaze gelen düzeltme: Ronaldinho kulübüyle 4 yıllık yeni anlaşma imzaladı.

Fenerbahçe'nin Forvetleri

Barış Manço’nun “Ahmet Beyin Ceketi” isimli şarkısını hemen hemen hepimiz biliriz. Şarkının bir yerinde “konu komşuya dert oldu kul Ahmet’in ceketi” şeklinde bir söz geçer. Fenerbahçe’nin forvet transferi yerli yabancı birçok medyanın derdi olmuş durumda şu aralar. Taraftarın beklentisi zaten büyük ve her geçen gün anlaştı, geldi geliyor tarzı haberlere karşı bir türlü gerçek manada “uçağa bindirilemeyen” meçhul forvet kabak tadı vermeye başladı bile. Bu tahammülsüzlüğü haber sitelerinin yorum bölümlerinde görek pek mümkün.

Evet konu komşuya dert oldu bu forvet arayışı, bizim basının ortaya sunduğu isimler bir yana yabancı basından da her gün çuvalla isim dökülüyor taraftarın önüne. Şimdiye kadar İbrahimoviç, Darren Bent, Roque Santa Cruz, Wagner Love, Asamoah Gyan, Falcao, Loic Remy, Oscar Cardozo, Altidore, Grafite, Trezeguet, Hoarau, Brandao, Aduriz, Nilmar, Henry ve belki de şu an hatrımıza gelmeyen birçok forvet hakkında Fenerbahçe’nin teklif yaptığı hatta bazısı için iki güne kalmaz İstanbul’da olacağı gibi haberler verildi. İlginçtir haberlerin çıkış kaynağı Türk basınından ziyade yabancı kaynaklı. Bizim basın klüplerden pek bişey öğrenemediği için yabancı basına bel bağlamış durumda transfer haberleri için.

Aykut Kocaman’ın basın toplantılarından belli olduğu üzere F.Bahçe transfer stratejisini hızlı, agresif, top sürme becerisi üst düzeyde oyunculardan seçmek üzere belirlemiş. Alınan iki kanat oyuncusunun yanı sıra forvetin de böyle biri olacağı belli. Hatta Aykut Kocaman kamp sırasında düzenlediği bir basın toplantısında isim vermeden nerdeyse Asamoah Gyan’ı tarif ederek açıklamıştı forvet beklentilerini. Bir gün iki gün derken artık bana kalırsa forvet transferinde son aşamaya gelindi.

Bazı yöneticiler Fransa’da ve dün itibariyle 3 oyuncunun ismi artık kabak gibi ortaya çıktı. Bunlardan en belirgini transferi Alex’in hikayesinin yeniden çevrimi şekline dönen Asamoah Gyan. Diğer ikisi Lyon’dan Bafetimbi Gomis ve O.Marsilya’dan Mamadou Niang. Ben fransada halihazırda görüşmeler yapan yöneticilerin bu üç isimden birinin adını açıklayarak Türkiye’ye döneceklerini düşünüyorum. Tabi hiçbir şey belli olmaz, bir bakarsınız yöneticiler Brezilya uçağına binmişler :)





1985 doğumlu 25 yaşındaki Senegal asıllı Fransız Gomis “Yeni Drogba” olarak etiketlenerek ünlendi ve S.Etienne performansı gerçekten göz kamaştırıcıydı. Santrafor kavramına daha yakın Gomis hatrı sayılır bir hıza ve top sürme becerisine de sahip. Önündeki adamı geçebilecek kadar teknik beceriye, kafa golleri atabilecek kadar da hava hakimiyeti ver. Bununla birlikte ceza sahası dışından çok güçlü şutları ve golleri de var. Yan ortalara vole vuruşlar yapma konusunda da uzman. Geçtiğimiz sezon S.Etienne’den Lyon’a transfer oldu ve toplamda 51 karşılaşmada 15 gol attı. Bu 51 baçın büyük çoğunluğunu oluşturan lig maçlarında 37 kez forma giyilmiş sayılmasına rağmen bunların sadece 22’nde ilk onbir çıktı ve attığı gol sayısı 10. Az gelebilir belki ama geçen sezonun gol kralı Niang 18 golle gol kralı olduğunu düşünmek gerekir. Zaten Gomis ligde 30 maçın üstünde oynadığı dört sezondan üçünü 10 golle tamamladı. Bunun tek istisnası 16 gol attığı 07/08 sezonu.

Lyon tarafı F.Bahçe’nin 13,5 milyon euroluk transfer teklifini doğruladı gelen haberlere bakılırsa. Fransız basınına göre Loic Remy veya gignac transferi için kaynak arayışında olan Lyon Gomis’i satmaya sıcak bakıyor ama ilk haberlerin Gomis’in F.Bahçe’de oynamaya sıcak bakmadığı yönünde. Bu transferin önündeki en büyük engel olarak Gomis gözüküyor ve bu devenin hendekte takılması için yeterli bir engel. Tam bir karar verememekle beraber saydığımız üç isim içinde F.Bahçe’ye transferini en makul karşıladığım isim şimdilik Gomis. F.Bahçe’de 10-15 gol atacağı bir sezon geçirse bile atacağı gollerin kalitesi kesinlikle onu taraftarın sevgilisi yapmaya yeter.





Yaşı sözkonusu olmasa bu listenin başında yer alacak bir isim Mamadou Niang. 1979 doğumlu Senagalli forvet Ekim ayı itibariyle 31 yaşına basacak. Troyes takımında profosyonel olan Niang, Troyes ile sözleşmeliyken Metz takımında kiralık oynadı ve önce Strasbourg’a sonra 2005 yılında 7 milyon euro bedelle O.Marsilya takımına transfer oldu. Marsilya ile son üç sezonunda ligde sırası ile 18 – 14 – 18 gol atma becerisi gösteren Niang geçtiğimiz sezonun gol kralı.

Forvetliğine diyecek bir şey yok, hızlı ve bitirici bir adam. Atletik karakterde bir oyuncu olmasına rağmen kafa vuruşları yeterli seviyede. Forvet oynadığı gibi sol kanatta kanat/forvet şeklinde de oynayabiliyor. Senelerdir Marsilya’nın yükünü çeken bu adam elbette F.Bahçe için de çok faydalı olacaktır. Basında yer alan haberlere göre teklif edilen bonservis bedeli 10 milyon euro. 31 yaşında olmasına rağmen en kötü ihtimalle F.Bahçe’de iki harika sezon geçirecektir. Yaşının en önemli dezavantajı ödenilen paranın geri dönüşünün olmasının zorluğu. Gerçi F.Bahçe hangi forvetinden para kazandı ki değil mi? Niang parasını kazandıracağı başarılarla çıkarabilir. Net bir haber yok ama ben Marsilya’nın kolay kolay satmayacağını düşünüyorum. Tabi 10 milyon euro iyi bir rakam.





Gomis gibi 1985 doğumlu 25 yaşındaki Ganalı forvet. Fenerbahçe’ye transferi en çok konuşulan ve gerçekleşmesi bakımından Alex’in transferine iyice benzeyen isim. Ülkesinden Udiniese’ye genç yaşta transfer olan Gyan kiralık olarak geçirdiği 2 sezonun akabinde Udiniese forması ile Serie A’da boy göstermeye başladı. İstatistiksel olarak 38 maçta 11 golü bulunuyor. 2007/2008 sezonunda uzun süreli bir sakatlı yaşadı ve sezon sonunda 8milyon euro gibi hatrı sayılır bir meblaya Rennes (Rennais) klübüne transfer oldu. İlk sezonunda hepi topu bir gol atabilen Gyan (daha çok yedekti) geçtiğimiz sezon kendine gelerek 29 maçta 13 gollük bir performansa ulaştı. Topla ve topsuz oldukça hızlı olan Gyan agresif ve inatçı oyunuyla da Aykut Kocaman’ın isteklerini karşılayan bir forvet. Bununla birlikte bitiriciliğinin çok iyi olduğunu düşünmüyorum, daha çok ayak içi vuruşlar kullanan Gyan kendini bu konuda baya geliştirmiş.

Son haberlere bakılırsa bonservis bedeli  16milyon euroya ulaşmış durumda. Dünya kupası cilası ve F.Bahçe’nin ısrarı Rennes klübünü tok satıcı kıvamına getirmiş durumda. Fiyatı ve bitiricilik özellikleri bakımından bu üçlü arasında benim için son sırada Gyan.




Öne çıkan bu üç isimden kim alınırsa alınsın F.Bahçe için faydalı olacaktır. Ben bu forvet transferi hamlesini geçen sezon yarısında beklemiştim aslında. Gerçi Gökhan Ünal alınsa bile ilaç olmaktan uzaktı. Güiza düşmanı olmama rağmen (ki o bizi buna zorluyor ısrarla) iyi bir forvetin geçen sezonu baz alarak söylüyorum F.Bahçe'nin gücünü nerdeyse %40'a varan bir oranda arttıracaktır.

30 Temmuz 2010 Cuma

Viktoria Plzen:1 - Beşiktaş:1


Maçın ilk yarısı itibariyle forma renklerini değiştirsek Young Boys – Fenerbahçe maçının devam ettiği zannına kapılmamız yanlış olmazdı herhalde. Topa ve dolayısıyla oyuna hükmetmeyi felsefe edinmiş Schuster’in Ernst’in yanına Delgado ile başlaması ilk yarıdaki kabusun ana faktörüydü. İkinci yarıda gelen Nihat – Necip değişikliği ve Delgado’nun Nihat’ın mevkisine kaydırılışı hazır bir görüntü vermeyen Beşiktaş’ın oyununa pozitif bir katkı yapmasa da kabusun sonlanmasına sebep oldu.

Maçtan sonraki açıklamasında oyun şablonunun bu maça özel değil genel bir anlayış olduğunu söyledi Schuster. Guti transferinden sonra bugünkü onbirde Delgado’nun yerini Guti alacaktır. Nihat’ın üstlendiği forvet arkası mevkii için Delgado, Tabata alternatif olacak gibi görünüyor. Tabi Hilbert’in etkisiz kalması halinde hem Nihat hem Delgado ilk onbirde kendine yer bulabilir. Schuster bu şekilde oynamayı düşünüyor, ve ileride yapacakları çalışmalarla ilk yarıda çektikleri defansif sıkıntıların bu kadronun, bu formatın üstesinden geleceğini düşünüyor. İlk eli ayağı düzgün rakip (ki o da tartışılır) itibariyle üstesinden gelemedikleri aşikar. Bunu kendi de gördü ki değişikliğe gitti. Guti defansif yönden Delgado’dan çok çok daha fazla agresif değil. Acaba Schuster ne tür bir hamleyle defansif zaafiyetlerini giderebilir bu şablonun ve oyuncuların? Eğer Quaresma, Guti, Hilbert, Nihat, Delgado gibi oyuncularda “sürpriz” bir oyun karakteri değişimi yaşanmazsa (ki olmaz öyle şey!) daha yavaş, risksiz, ayağa pasla oynayan bir Beşiktaş mı çıkacak ortaya? Eğer çok uyumlu bir Beşiktaş oluşmazsa, (hızlı ve sürekli paslaşan, gözünü kapatsa sahadaki oyuncuların dağılımını kafasında canlandırabilen) muhtemelen Beşiktaş’ı ağır oynarken göreceğiz. Bu kötü bir şey mi? Aslında değil.

Yine de şimdilik olacaklar belirsizliğini koruyor. Oynanan futbol ve alınacak sonuçlar bir çok kararın değişmesine, gözden geçirilmesine neden olacaktır. Tur için endişe edecek bir şey gözükmüyor. Olur da İnönü’de ters bir skor alınırsa bu muhtemelen vahim hataların eseri olabilir sadece.

29 Temmuz 2010 Perşembe

Young Boys'lu Beceriksizler - Fenerbahçe'li Ruhsuzlar 2-2



Fenerbahçe Aykut Kocaman önderliğinde çıktığı ilk resmi maçta Young Boys ile 2-2 berabere kaldı.  Ama ne beraberlik! Young Boys’un ismiyle, cismiyle, ligiyle birlikte çantada keklik bir kura olduğunu düşündük hepimiz. Yine de rakibi izledikten sonra Aykut Kocaman’ın gözü biraz korkmuş, beklediğimizden iyi bir takım açıklamasında bulunmuştu. Ama maçtan önce ve maç sonrası da özgüvenini kaybetmedi Aykut Hoca; “Turu geçeceğimizden hiç şüphemiz yok”.

Fenerbahçe’nin turu geçeceğinden benim de şüphem yok. Çünkü bugünkü olağanüstü futboluyla bile Young Boys yetersiz bir takım olduğunu gözler önüne serdi. Topu boş kale yerine top toplayıcı çocuklara gönderdikleri pozisyon “Komedi Futbol” tarzı programlarda gösterilebilecek cinsten bir beceriksizlikti. Fenerbahçe’li futbolcuların kişiliksiz futbollarıyla buldukları inanılmaz pozisyonlardan biri penaltı olmak üzere 2 gol çıkarmaları, buna karşılık 3 kere organize olabilen Fenerbahçe’nin 2 gol bulması aradaki kalite farkının en büyük göstergesi bana kalırsa. Peki aradaki bu kalite farkına rağmen Fenerbahçe’nin sorunu ne?

Avrupa maçlarına berbat başlamak bir Fenerbahçe geleneğidir. Ne zaman önemli bir tur maçı oynansa özellikle deplasman maçlarında Fenerbahçe’li oyuncular korkunç bir tutuklukla başlarlar maça. Seneler geldi geçti, oyuncular değişti ama bu özellik hiç değişmedi. Bu maç hariç geçen seneki Lille maçı en yakın örnek olarak gösterilebilir. Biraz absürd olacak ama bu gelenek bu maçta yine iş başındaydı.

Sahanın suni çim olmasının dezavantaj olarak görülmesi tam olarak palavra! Fenerbahçe bir şey oynamaya çalıştı da zemin mi engelledi yoksa zemin kadar hareketsiz futbolcular mı dezavantajın asıl sebebiydi ona siz karar verin. En mantıklı dezavantaj listesi Fenerbahçe’nin sezonu yeni açması ve Aykut Kocaman’ın popülist “Sahaya çıkan her onbir F.Bahçe’nin as onbiridir” sözüne rağmen önemli eksiklerin bulunmasıydı. Yine de bu maçta ortaya çıkan Young Boys’lu Beceriksizler – Fenerbahçe’li Ruhsuzlar maçını açıklamaya yetmiyor bu liste.

Aykut Kocaman F.Bahçe’li futbolculardan ne istiyor da oyuncular bunu yapmakta bu kadar zorlanıyor ya da nazlanıyor acaba? Sol kanattan gelen ortaya neden bilinmez bir şekilde arkasındaki rakibi kollamak yerine ileri doğru koşan Bilica Kocaman’dan aldığı emirleri mi uyguluyor yoksa PES serisi futbol oyunları gibi bir kodlama hatasının mı kurbanı?

Dünya kupasıyla birlikte alevlenen Total futbol tartışmaları için bir kaynak olabilir Young Boys’un futbolu. Cruyff döneminin Total futbolunu anlatan videoları izlerseniz herkesin her yere (aslında biraz gereksizce) koştuğunu görürsünüz. Total futbolun köklerinden beslenen bir takım gibiydi sahada Young Boys. Modern değil ama kesinlikle total! Üçlü defans, çok sayıda adamla hücum gibi bir felsefeyle oynamalarına rağmen ben geride az adamla yakalandıklarına şahit olmadım. Fenerbahçe’nin attığı iki gol ve son vuruşunu Emre’nin yaptığı pozisyondaki çaresizlikleri yetersizliklerinden ve tabi ki F.Bahçe’nin işini iyi yapmasından kaynaklandı. Ama az adamla yakalanmak? Dediğim gibi ben şahit olmadım.

İlk yarıdaki 11 kişiyle oynanan futbola rağmen koca bir ikinci yarı 10 kişi oynamak nerden bakarsanız bakın bir zorluktur her zaman. Bu zorluğa ikinci yarı oyuncu değişikliğine gitmeyerek Gökhan Ünal’ı sağ açıkta oynatan Aykut Kocaman yardımlarını eksik etmedi. Bilemiyorum Alex’i çıkarmak bu kadar mı zor her hoca için? Ya da abdestsiz dokunulmayan Alex yerine Gökhan Ünal’dan vazgeçememek neden? Şu da var ki sakatlıklar yüzünden zaten ilk onbiri bile hazır olmayan F.Bahçe’nin yedeklerinin daha felaket durumda oluşu. Dia’yı tercih etmemesi sadece birkaç antremana çıkmış bir futbolcu için doğru bir karar olabilir fakat Deivid’den Gökhan Ünal’ı sağ açık oynatacak kadar umudu kesmiş olması doğru mu? Ha Deivid’in umut ve uçak bileti derhal kesilmeli orası ayrı, yine de son bir 45 dakikayı çıkaracak kadar değil.

Oyuncuları tek tek konuşmak istemiyorum fakat parantez açılması gereken bir iki adam var. Cristian örneğin. Ön libero alarak alınmış bir oyuncunun saldırganlıktan, agresiflikten bu kadar uzak olması, maçlarda İstanbul’u rehbersiz gezen bir turist şaşkınlığında gezinmesi kabul edlebilir bir şey değil! Geçen sezon Daum’un yüklediği defansif misyon için uygun adam mıydı Cristian? Bir oyuncudan hücuma katılmasını fazla beklemeyecek onu üçüncü bir stoper gibi kullanacaksınız, ama bu oyuncu tercüman Samet kadar bile agresif olmayacak! Üstelik bunun yanında elle tutulur bir oyuna katkı, ofansif katkı da gözükmüyor. Bu maçı kastederek söylemiyorum, sadece bu maçı baz alırsak en makul hareket Cristianı bavullarıyla başbaşa bırakmak olacaktır. Aykut Kocaman’ın paslı oynamayı seven orta saha kurgusuna binaen transfer ettirdiği (sportif direktörlük zamanında) Cristian’dan ilk fırsatta –tahminen gelecek sene- vazgeçeceğini sanıyorum. Ya F.Bahçe’nin iki göbek oyuncusu da oyuna dahil olarak oynayacak ve Cristian’ın maharetlerini (Gs maçındaki gibi) görecek ve onu anlayacağız ya da mevcut sistem ondan defans adına birşeyler yapmasını beklemeye devam edeceğiz.

İkinci adamımız Stoch. Maçın kahramanı falan olduğu için değil, ilk onbirde sahaya çıkan tek yeni futbolcu olduğu için. Açıkcası ben ilk etapta Dzsudzsak transferini Stoch’a göre daha anlamlı buluyordum. Dzsudzsak şu an takımda olmadığı için adil bir karşılaştırma yapmak mümkün değil. Ama Fenerbahçe’nin sol kanat problemini Stoch ile çözdüğü aşikar. Takım iyi oynadıkça Stoch “çok” daha iyi oynayacaktır.

Oyunun ise genel olarak konuşulacak bir yanı yok. Rakibi tutama, topu tutama, oyunu tutama…

Uzun lafın kısası bugünkü felaket oyun karşısında Edward Much’ın meşhur eseri The Scream gibi endişelenmeye gerek yok. Yeni oyuncular, eksikler falan derken F.Bahçe toparlanacaktır. İşin tek kötü tarafı hazırlık maçlarından bu maça kadar hiç bişey oynamayan futbolcular yüzünden Aykut Kocaman F.Bahçe’sinin hala nasıl olacağının belirsizliğini koruması. Onlar birgün oynamayı başaracaklar ve biz de bunun üstüne konuşacağız…